13 Ağustos 2020 Perşembe

AKYAKA – AZMAK NEHRİ


 Akyaka, Muğlanın Ula ilçesine bağlı, doğanın çokça cömert davrandığı huzurlu bir tatil kasabasıdır... Ayrıca Akyaka, Gökova Körfezinin doğu ucunda bulunur. Eski yıllara oranla maalesef artık Akyaka için tenha bir tatil kasabası diyemeyeceğim. Gün geçtikçe daha çok keşfediliyor ve insan istilasına uğruyor. Tabii ki herkes bu kadar övülen bir yeri görmek istiyor ama böylesine huzurlu bir yeri bu kadar kalabalık görmeyi çok da hayal etmemiştim. 





Akyaka geldiğinizde mutlaka ama mutlaka neler yapmalısınız detaylıca yazmaya çalışacağım. Buraya geldiyseniz mutlaka buz gibi akan Azmak Nehri

( Kadın Azmağı) ilk ziyaret rotalarınızdan biri olmalı. Suyu gerçekten buz gibi ayaklarınızı sokabilir ve Azmak Nehrinde kayık turu yapabilirsiniz. Yanlış hatırlamıyorsam 15 tl gibi bir ücret ile bütün nehri turlayabilirsiniz. Ve suyun altındaki harika yaşamı seyredebilirsiniz. Gerçekten turu yaptığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız:))Muazzam bir yaşam var suyun altında ve bunu çıplak gözle görebiliyorsunuz. Azmak Nehri kenarında çok çeşitli restoranlar bulunmakta. Bunlardan en meşhuru ve benimde önerebileceğim Orfoz Restaurantı ve Vira Vira. Eğer sabah geldiyseniz bir Ege Kahvaltısı öğlen veya akşam üzeri geldiyseniz yine Ege yemekleri ve Balık yemenizi tavsiye edeceğim. Ayaklarınız Azmak Nehrinin buz gibi sularında salınırken siz de keyifle yemeğinizi yiyip, ortamın güzelliğine kendinizi bırakabilir ve doğanı böylesine cömertliğine hayran kalarak şükredebilirsiniz. Akyaka çarşısında ise İzmir Balıkçısı var. Efsane bir balık keyfi yaşayabilirsiniz. Sanırım hayatımda yediğim en güzel Mezgit'ti. Hala tadı damağımda... Restoran sahibi de tipik İzmir'li sıcaklığı ve samimiyeti ile sizleri karşılıyor. Tavsiyemdir. 


Bana sorsalar yeşili mi maviyi mi daha çok seviyorsun? diye şüphesiz Mavi derim. Çocukluğumdan beri mavinin denizin olduğu yerde ben hep kendimi daha özgür ve mutlu hissettim. Yeşile ve doğaya da sevgim var kesinlikle ama tercihim hep maviden yana oluyor... Akyaka bu anlamda hem yeşili hem de maviyi sunuyor. Bu yüzden belki de herkesin gönlünü feth ediyor. Sadece daha tenha bir dönemde gitmiş olsaydım çok daha mutlu ayrılabilirdim diye düşünüyorum. İnsanların Akyakayı tatil için seçmelerinin en başındaki sebep; sakinlik, huzur ve mavi ile yeşilin kucaklaşmasına şahitlik etmek yatıyor şüphesiz.



Sokaklarında yürürken çok ilginç ki Akyakada birkaç ay kalsam nasıl olurdu? diye düşündüm. Sıcak ve samimi bir ortamı var. Bana hissettirdiği tam olarak bu. Orda olsam muhtemelen bisiklete atlar, gezer, sonrasında oradaki yerel halkla kaynaşmış olurdum:)) Akşamları da Azmakın buz gibi suyuna ayaklarımı sokup, gökyüzünü seyrederdim. Belki ilerde neden olmasın? Tek bir yere bağlı olmaktansa bir süreliğine farklı yerlerde yaşamak, oraları keşfetmek keyifli ve maceralı olabilir.

 

Ayrıca Akyaka ile ilgili bilinmesi gereken en önemli şeylerden biri de Avrupanın en iyi kiteboard pistinin burada olduğudur. Ben Akyakada denize girmedim yani amacım denize girmekte değildi. Ama tavsiye edebileceğim denize girilecek yerler var tabii ki. Akyaka kalabalık olduğu için ordaki plajları pek huzurlu ve güzel gelmedi bana. Denize girmek için Akbük Koyunu, Sedir Adasını ve Kleopatra Plajını tercih edebilirsiniz. 





Sanırım Akyakaya yolumu bir kere daha düşürmeye çalışacağım. Malum Bodrum'a yakın. Doğası ve huzuru hoşuma gitti. Ayrıca lezzetli deniz mahsüllerinin de tadı damağımda kaldı. Size de tavsiyem Akyaka'ya gitmeyi planlıyorsanız mutlaka ertelemeyin hatta birkaç saatliğine bile olsa gidin, görün ve keşfedin. 

8 Ağustos 2020 Cumartesi

EGE VE AKDENİZ’İN BİRLEŞİM NOKTASI: DATÇA

 

Muğlanın sessiz, bol oksijenli ve bakir şehri Datça, Ege ve Akdenizin birleştiği noktada yer alır. Aynı zamanda bu güzel şehir,  sakinlik ve huzur arayanların da ilk adresidir. 


Datça, Ege Bölgesi'nde yer alan dağlık ve engebeli bir yerdir ancak iklimi tama olarak Akdeniz İklimidir. Yani yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Datçanın meşhur üç güzelleri; Hayıtbükü , Ovabükü , Palamutbükü’dür.  Mavi ile yeşilin kucaklaştığı bu koylar gerçekten inanılmaz derecede güzeller.



 

Ünlü tarihçi Strabon’un dediği gibi Datça insanın ömrüne ömür katıyor.

 

Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası’na bırakır. 

Datça deyince akla gelen ilk isimlerden biri de şüphesiz ki Can Yüceldir. Mekanım Datça Olsun! diyen  usta şair Can Yücel, buraya olan sevgisini dizelere dökmüştür.

 

 

Beni kuzum Datça’ya gömün
Geçin Ankara’yı İstanbul’u!
Oralar ağzına kadar dolu
Alabildiğine de pahalı,
Örneğin Zincirlikuyu’da
…Bir mezar 750 milyona
Burası nispeten ucuzluk
Ortada kalma tehlikesi de yok
Hayır dua da istemez,
Dediğim gibi beni Datça’ya gömün
Şu deniz gören mezarlığın orda,
Gömü sanıp deşerlerse karışmam ama!

Can Yücel

 

Can Yücel ölmeden önceki son yıllarını Eski Datçada bulunan evinde geçirmiş ve çokça şiirini burada kaleme almıştır.  Sonrasında buradaki evi müzeye dönüştürülmüştür. Ancak evin içerisi gezilememekte sadece dışardan evin kapısı ve şairin adına özel yapılmış sokağı gezerek, Can Yüceli Datçada anabilmeniz mümkün.

 


Datça’nın belkide en turistik yeri Knidos Antik Kenti’dir. Datça şehir merkezinden biraz uzakta sayılmakta ve virajlı bir yolu var. Bu yüzden dikkatli bir şekilde ulaşımın yapılması gerekmekte. Ama birçok gezi yatları buraya gelmekte ve aynı zamanda buradaki antik kalıntılar ziyaret edilebilmekte. Müze girişi 15 tl'dir.

 

*Şehir, anakara ve “Kap Krio” olarak adlandırılan ada kısmı olmak üzere iki bölümden meydana gelmektedir. Knidos, Strabon’un da belirttiği üzere, bir “çifte kent” görünümünde olup arazinin dağlık yapısından dolayı teraslanmıştır. Ada ile kara parçası arasındaki deniz sonradan doldurulmuş, böylece iki ayrı liman elde edilmiştir. Bunlardan, kuzeyde daha küçük olana Kuzey Limanı denmiştir. Bu liman askeri amaçlı kullanılmıştır. Diğer yandaki güney limanı ise ticaret gemilerine ayrılmıştır. Bugün buradaki liman ağzını kapayan mendirek kalıntıları ile kuzey limanındaki kule görülebilir.

 

 

 

Bilgi : https://muze.gov.tr/muze-detay?DistId=KND&SectionId=KND01   buradan alınmıştır.

 

 

Datçaya geldik, gezdik, denize girdik ve neler yemeli ve içmeli sorusuna geldiğimizde ise Datçanın en meşhur ve tarım ürünleri arasında en eski ve en önemli ürünü Bademdir.


·       Acı badem (Acıpayam, Prunus dulcis)

·       Nurlu badem

·       Tatlı badem (Dulcis) olmak üzere üç çeşit badem türü burada bulunmaktadır. 


Ayrıca Bademli köftesi, bademli gazozu ve bademli kahvesi de tatmanız gereken lezzetlerden. Bir de benim tercih ettiğim ve  çok sevdiğim limonatası da çok lezzetliydi. Sıcak havada tam olarak bir kurtarıcı oldu. 

Benim Datça maceram bir günlüktü. Bodrum'dan Datça’ya yaklaşık 3 saatte arabayla ulaştık. Gün boyu Knidos, Palamutbükü ve Eski Datça’yı dolaşıp, denize girdik. Ama tabii ki sizin daha uzun süreli vaktiniz olursa eminim başka yerlerini de görebilme imkanınız olur. Bu arada Bodrum’dan direkt Datça’ya giden feribotlar var. Yaklaşık bir buçuk saat gibi bir sürede Datça'ya ulaştırıyor. Zamandan tasarruf etmek isteyenler tercih edebilirler. Biz açıkçası yolculukları sevdiğimiz ve giderken yol üstünde başka rotalarda kendimize oluşturduğumuz için Datça’ya kara yoluyla gitmeyi tercih ettik. Bu yıl Pandemi dolayısıyla her yerde kontrollü olmamız gerekiyor. Doğal olarakta bir otelde kalmayı bu yıl tercih etmediğimiz için de rotamızı günü birlik olarak planladık. Datça bir günde de keyifle gezilebilecek bir yer ancak tabii ki 3 gün veya bir hafta kalınsa keşfedilecek daha bir sürü yerleri olacaktır. 2020 yılının güzel bir anısı olarak kalacak Datça....   Umarım Datça’ya gidecek olanlara katkı sağlar. Datça’ya gitmiş olanlar da umarım anılarını benimle birlikte tazeleyip, bu yazıyı okuyarak gülümsüyorlardır. Başka rotalarda buluşmak dileğiyle......

 




DATÇA/ MUĞLA 2020